31 Temmuz 2014 Perşembe

Yakut Kırmızı - Aşk tüm zamanların içinden geçer...




Aşk tüm zamanların içinden geçer serisinin ilk kitabını bugün bitirdim. Hoşuma gitmeyebilir diyerek diğer iki kitabı almadığım için pişmanım. :( Serinin devamını alana kadar beklemek zor geliyor. 

Kapağına bakarak ön yargılı yaklaşmıştım başta. Basit bir aşk romanı gibi duruyor ama sandığımın aksine ilk kitabın fantastik yönü ağır basıyor. Muhtemelen diğer iki kitapta romantizmin dozu artacak. Fantastik romanlara her zaman bayılmışımdır, bir de gençlik romanı olunca tadından yenmiyor.

Kitabı okurken kıskançlık krizine girmedim değil... Geçmişe yolculuk hayatta en çok istediğim şeylerden biri. Zaman yolculuğu geni kitaba göre 16 yaşlarında kendini gösteriyor. Geçeli çok oldu ama ümidimi kaybetmiyorum :)

Bu da cildine hayran kaldığım kitabımın pozu. [Kardeşimden aşırdığım kutularla süsledim. Yan taraftaki küçük oyuncak da pek bi şirin. Onu da kardeşimden aşırdım :) Foto çekimlerinin ardından itinayla eski yerlerine yerleştirdim. Neyse ki bloğumu şimdilik bilmiyor :) ]



Bu arada 2013 yılında Almanlar filmini de çekmişler. Onu da en yakın zamanda izlemeyi planlıyorum.






30 Temmuz 2014 Çarşamba

Hi! School: Love On (Şirin bir dizi doğuyor...)




My girlfriend is a gumiho'dan sonra izlediğim en şirin dizi olmaya aday:  Hi! School: Love On
Aday diyorum çünkü sadece 2 bölüm yayınlandı. Sonradan ne olur bilinmez ama bu diziyi takip etmeniz için şimdiden tanıtmaya karar verdim. Bir sonraki haftayı iple çekiyorum size de bu işkenceyi yaşatmak isterim :)

Dizimiz insana dönüşen bir melek ve peşine takıldığı liseli sıcakkanlı bir çocuk hakkında...

Meleğimizin görevi can almak...Kitabından ölecekleri haber alıp ruhlarına eşlik etmeye gidiyor. 49 Days'deki Ruhbekçisi gibi. 
Yine bir gün ruhlardan birine eşlik ederken esas oğlanla karşılaşıyor ve kendinde bir tuhaflık sezinliyor.



Kızın gerçek hayatta fazla küçük olması başlarda canımı sıksa da izledikçe önemsenmeyecek bir durum olduğunu, oyunculuğu ve şirinliğiyle bu durumu fazlasıyla kurtardığını fark ettim. İzleyince siz de göreceksiniz mutlaka. Konuya dönelim..
Bir yandan can almakla meşgul kızımız vakit buldukça da insan dizilerini izlemektedir. (O bile dizi bağımlısı biz ne yapak?)


Dizileri izlemesinin sebebini sunbae'sine insanları anlayabilmek olarak gösterir. Neden öleceklerini bildikleri halde yaşıyorlardır? Sunbae'nin pek akıl sır erdiremediğine bakılırsa insanlarla bu kadar çok ilgilenmesi meleğimiz için anormaldir. Fakat o bunu kafasına pek takmaz...

Biraz da esas oğlan cephesine bakalım. Shin Woo-Hyun(Nam Woo-Hyun), büyükannesiyle birlikte yaşayan liseli bir gençtir. Sıcakkanlı ve yakışıklı olması okulunda onu fazlasıyla popüler biri haline getirmiştir. Öyle ki 
dakika bir gol bir derken kızın biri Woo Hyun için kendini çatıda bulur( Aslında biraz da annesi ile ilgili sorunları yüzünden ama bu ayrıntıyı es geçiyorum). Bizimki de kahraman edasıyla kızı kurtarmaya gelir tabii.


Kitabından haberi alan melek de uzak bir köşeden sahneyi izlemektedir. Fakat izlediği diziler kadar zevk almaz bu sahneden...Sonrasında garip olaylar baş gösterir. Woo Hyun işin içine karışınca kitaptaki ölen kişinin resmi kız ve Woo Hyun arasında gidip gelir. Anlam veremeyen melek kitabı düşürmüştür ancak kitaptan önce yere inerek durumu kurtarmıştır. Bu sırada yukarıda olaylar beklenildiği gibi gelişmeyerek, Woo Hyun tek başına çatıdan düşmüştür.

Melek istemeden de olsa Woo Hyun'un üzerine düşmesini engelleyerek, bir ölümlüye yardım etmiş ve onun yaşamasına sebep olmuştur. 
Kızımız, kitabı aniden ortadan kaybolurken tüm görünürlüğüyle melek olmaktan çıkmış, insan dünyasına adım atmıştır artık. 
Ve bu dünyada Woo Hyun'dan başka tanıdığı kimse yoktur...Doğal olarak kız da çocuğun peşine takılır. Tıpkı Gumiho gibi. Çocuk kazadan sonra kızın hafızasını yitirdiğini yahut aklını kaybettiğini düşünmektedir. Merhametli biri olduğu için kızı kovamaz ve başlarda peşinden gelmesine izin verir. Ancak başı sandığından daha büyük derttedir. 

Yemek yemeği bile bilmeyen bir melekten bahsediyoruz sonuçta..

Neyse ki kızın hafızasının yakında yerine geleceğine inanan büyükanne de kızı kabullenir ve birlikte yaşamaya başlarlar. 

Bu arada kızımız geri dönmek için gökyüzüne burada olduğunu haykırmaktan başka çare bulamamaktadır.

Woo Hyun bunu pek eğlenceli bulup katılmaya karar verir :)

Ne var ki insan olmak hakkında hiç bir şey bilmeyen kız (Adı Lee Seul Bi olmuştur artık) çocuğun başına bin bir türlü bela açmakta gecikmez. Bütün bu olanlara katlanamayan Woo Hyun'un sabrı taşmıştır artık. Onu takip etmemesini söyleyerek kızı terk eder. 


Burada kıza çok acıdım doğal olarak. Ona yardım edecek başka kimsesi yok ve yardım etmeye çalışırken soruna yol açmıştı sonuçta... 
 En nihayetinde sokaklarda bir başına kalıverir ve aniden geri dönmenin yolunun ölmekten geçtiğini düşünmeye başlar. 

Çok sevgili Woo-Hyun, kızı ölümden son anda kurtarır ve onun yeniden hayatına girmesine izin verir. ( Cansın sen ya..)


Yağmurlu bir günde olmazsa tadı çıkmaz...

Yeniden eve dönen kızımız mutludur ve geçmişe kolaylıkla sünger çekmiştir. Ancak Woo-Hyun için bir melekle aynı evde yaşamak hala pek kolay değildir.. :)

İyi bakamadığından yakınan bir melekle... :)

Fakat her şeye rağmen şirin bir çiftin doğuşu müjdelenmiştir ve izleyici mutludur..


Tek sorun şu ki kızın güçleri tam olarak kaybolmamıştır ve kullandığında sonuçları pek iç açıcı olmamaktadır.
Woo-Hyun başka bir liseye transfer olmak zorunda kalmıştır ve bu yeni lise belalı tiplerle doludur.
Daha da kötüsü ileriki bölümlerde kızımız da bu okula başlayacak gibi görünmektedir.
Tek sorun mu demiştim? :S
İzleyip görelim...














Önsöz



Yazılacakları taşımak zor olsa da
Onlar bir avuç tatlı beladan başka bir şey değiller...

Pilozof