10 Ocak 2016 Pazar

Gri günler


Bacadan tüten duman mı daha özgür, 
gökyüzüne kepenk atmış bulutlar mı?
diye sormuştun ben giderken.
O zaman canın üzülmesin diye susmuştum,
şimdi yine sorsan,
yine aynı cevap gelir dilimin köprüsüne. 
Bacadan tüten duman da gökyüzündeki bulut da 
biz ne kadar özgürsek o kadar özgür 
ki hapsolmuşuz atmosfere. 

Koşsam, koşsan neye yarar,
dönüp dolaşıp aynı noktaya vardıktan sonra?
Bana kalbin dışında bir yer göster,
eriyip solmadığım.
Beni en çok ne zaman sevdiysen o anda dondur,
aklında öyle kalayım. 
Bırak aynalar yalan söylesin,
gözlerinin kenarına iki çizik atsın,
belini büksün,
saçlarını döksün,
dudaklarını çentiklesin,
ellerine kahverengi sürsün, bırak...
Sen,
Kalbimde en güzel olduğun an hangisiyse orada kal.
#
Yeniden yaşamak mümkün değil,
yeniden çocuk olmak,
sonra yeniden dönmek,
Tüten dumanla bulutların ayırt edilmediği o gri günlere...

zy





9 Ocak 2016 Cumartesi

Kış ortasında sahil kasabası



İçimde geçmişin tortularını çalı bir süpürgeyle kaldırım kenarlarına süpüren yorgun işçiler var. Suratları hiç gülmez, başlarını kaldırıp yola bakmazlar bir kez olsun.
Yaramaz çocuklar var, bunlar bir kaybolur, bir çıkar ortaya karabatak gibi. Sızlanırlar boyuna, istekleri hiç bitmez, yoktan anlamazlar.
Umut bekçileri var, kolay kolay uyutmazlar; boyuna haykırdıkları, çığlık çığlığa söyledikleri şarkıları hiç susmaz.
İçimde olası ölümler var, senaryolar, üzüntü provaları; vesvese yardakçıları.
Her şeye rağmen en kalabalık olduğum zamanlarda bile kış ortasında bir sahil kasabası gibiyim. Kimse geçmez, kimse bakmaz yüzüne. Yazlıkçılar elini eteğini çekmiş, geriye üç beş hayal bırakmışlardır. Evlerin kapıları kilitlidir sıkı sıkıya, bahçeleri yabani otlar talamış, salıncakların ipleri kopmuştur. 
Elektrik telleri yazın sonundan beri sarkıktır yere değin, karanlığın imzası her yerde geçer. 
Kışın sessizliğine aşık yaşlı bir kadın bırakıp gidememiştir bu kasabayı yalnızca. 
Arkasında kediler dolaşır, her bir kedinin ismi bellidir; Sarman, Tekir, Zeytin...
Nereye gittiğini bilmeden yürür bu kadın. 
Önü açılmış ayakkabılarından su girer, bastonu yosun tutar, rutubetten boyuna öksürür, bacaklarının ağrısını sessizliğe şikayet eder, telefon açar geçmişe, ahizenin öteki ucuna ulaşmayan sitemlerini yutar, biraz ağlar, uyur, erkenden uyanır, sonra yeniden düşer yollara. 
Bu kadın, terk edilmiş bu sahil kasabası ona hüzün getirse de, yaz hiç gelmesin ister. 

z.y.