15 Ekim 2014 Çarşamba

Çocuksu mutluluk




Biz beş yaşlarındayken, annemin çalıştığı yerden getirdiği oyuncak bebekleri hatırlıyorum. Sevincimden başım dönmüş, ne diyeceğimi şaşırmış en sonunda gidip anlamsızca ablamın saçını çekmiştim. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen aklımıza bu olay geldiğinde ablam hala "o gün nasıl da çekmiştin saçımı, salak!" der bana gülerek. Şimdi yazı icabı ablam desem de aslında kendisine bir kez bile abla demişliğim yoktur. Aramızdaki on üç aylık süre, onlu yaşlara kadar bizi ikiz damgasından kurtaramamış, dolayısıyla da ikiz gibi davranmamıza neden olmuştu çünkü. O zamanlar benzetilmeye katlanamasam da şimdi fotoğraflara bakınca lahana kafalı, tombik, gülüşü bile aynı iki çocuk görüyorum ve bize ikiz damgası vuranlara hak veriyorum. 


Biz iki kıvırcık lahana, derme çatma tarla evinde yaşayan mutlu çocuklardık. Tamam, saftık biraz... Komşunun yeşil gözlü güzel kızı kadar açıkgöz değildik. Onunla her oyunumuzun sonunda eve dönerken gözü yaşlı olan bizler olurduk. Ertesi sabahsa yine aynı kızla oyun oynamak için mutlu mutlu koşturan yine bizlerdik. İstediği her şeye sahip olabilen, alabildiğine özendiğimiz bu kızın içindeki mutsuzluğu görmezdik belli ki. Bize baktığında sahip olmadığı kardeş için üzüldüğünün, belki de bu yüzden aslında kötü bir kız olmamasına rağmen günün sonunda bize eziyet ettiğinin farkına varamazdık. Mutsuzluk nedir bilmezdik o vakitler. Amcamın getirdiği iki çikolata, bizi dünyanın en zengin çocukları yapardı. Tarlayı sularken oluşan gölcüklerde yüzdürdüğümüz ağaç dalları dahi servetimizdi. Sokak başına geldiğinde duyduğumuz, seyyar dondurmacıların şarkıları, kalbimizi gümbürdetmeye yeterdi. Alabildiğine gülerdik sonra bir fotoğraf makinesine...Olur ya, sonradan filmi biterdi.

İki kıvırcık lahana büyüdü, değişti. Ya da belki değişti dünya.
Şimdi gönlümüzden geçen ne varsa elimizin altında.
Her saniyemiz fotoğraflarda.
Keşke bir yerlerde kaybettiğimiz çocuksu sevincimizi de bulabilseydik, google'da aratmakla.


Pilozof.

9 yorum:

  1. Çocuksu mutluluklar en güzelleri, evet... :)

    ben de beklerim ... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet en güzeli gerçekten. :)
      üye oldum en kısa zamanda da yazılarınızı okuyacağım inşallah :)

      Sil
  2. Çocukluğun ne kadar güzel geçmiş... Hele o fotoğrafa zaten bayıldım. Tam yazıya uygun olmuş gerçekten :) İnsanın kardeşi olması hayatın en büyük armağanlarından biri bence. Benim de ablam var ama o bir beş yaş büyük benden :) Ama biz de baya kapışırdık hiç altta kalmazdık yani. Ama keşke tekrar o yaşta olsak da yine öyle kapışsak, yine birbirimizi yesek. Ben de çocukluğumu çok özledim... Bana çok güzel şeyler hatırlattın.
    Blogun çok güzelmiş, bundan sonra bende okuyucularındanım. Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukluğum kadar o zamanki mutluluğu heyecanı özlüyorum ben de sanırım. Ayrıca dediğin gibi bir kardeşinin olması çok büyük bir armağan. Özellikle de kız kardeş fikrimce:) her ne kadar abim olmasa da öyle tahmin ediyorum:) bloğumu beğenmene çok sevindim ben de buralarda yeni sayılırım. Yorumun için çok teşekkürler.

      Sil
  3. Ama bu nasıl güzel bir anlatım. Kendi çocukluğumu buldum .Mekanlar farklı olsada bayağı bayağı benziyor .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocuk saflığı nerede olursa olsun aynı demek ki...Okuduğunuz ve yorumladığınız için çok teşekkür ederim.

      Sil
  4. Çocukluk güzel şey.
    Hele ki güzel geçtiyse.
    Ve o fotoğraf kareleri... Ne kadar değerli eski olanları.
    Şu an her yer fotoğraf ama aynı tat yok, değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten de öyle fotoğraflar yıkanıp elimize geçtikten sonra bakması ne kadar heyecanlı olurdu...Dediğiniz gibi aynı tat yok şimdi :(

      Sil
  5. Nice post!!!
    would you like to follow each other? let me know...I aiways follow back.

    Besos, desde España, Marcela♥

    YanıtlaSil