10 Ocak 2015 Cumartesi

Tek hayalim bir baltaya sap olmak


İşe yaramaz insanın teki olmak, bu dünyada en çok korktuğum şeyler listesinde üst sıralarda yer alıyor olmalı. Lise yıllarının başından beri motive kaynağımın bu olduğunu fark ettim çünkü. En son ne zaman gerçekleştirmek için uğraştığım hayallerim vardı, hatırlayamıyorum. Birinci sınıfta mıydım? Büyüyünce ne olacaksın diye sordukları zaman 'ressam' diyordum gururla. Gel gör ki sınıfta ve çocukların anneleri arasında resimlerim alay konusu olmuştu. Öğlen aralarında anneler çocuklarına yemek yedirirlerken, bana resim yapma konusunda tüyo vermeye çalışırlardı. Ben bunlara hiç canımı sıkmazdım, tamam resimlerim biraz anlamsız olabilirdi ama içimden geldiği gibi çiziyordum ben. Canım sıkılıyordu onlarca kuş çiziyordum mesela gökyüzüne. Bana öğretmeye çalıştıkları manzara resmi kalıpları - eminim herkes bu manzaradan en azından bir kere çizmiştir - beni mutlu etmiyordu, özgür hissettirmiyordu. 

Dedim ya ben yine de ümitliydim. Kafama göre çizmeye, boyamaya devam ettim. Öğretmen resmimi alıp bütün sınıfın önünde boyama şeklimi eleştirene dek. Ehil birinin (!) ağzından duyunca her şey daha bir netlik kazanmıştı sanki. Erken başladığım için okula ilk zamanlar adapte olmadığımı biliyorum ve gerçekten kötü resim yaptığımı da. Ama o zamanlar tek ihtiyacım olan, hayallerimin desteklenmesiydi sanırım. Ya da en azından hayal kurmaya teşvik edilmeliydim. Biri bana içimden geldiği gibi yaşamanın, diğerlerinin iyi gördüğü şekilde yaşamaktan daha iyi olduğunu anlatmalıydı.
Anlatan olmadı ve birkaç yıl içinde ben de kalıplara büründüm. "En iyisi doktorluk,mühendislik. Öğretmenlik de iyi meslek kadınlar için." Bu üç mesleği düşünebiliyorduk yalnızca. Özgür olmak için değil para kazanmak için ders çalışıyorduk.

Ben daha çok işe yarar biri olmak için çalıştım. Bir baltaya sap olduktan sonra ne olduğumun önemi yok diyordum üniversite sınavına hazırlanırken. Hayalim yoktu, hedefim yoktu. Bütün hocalar bir hedef koymamızı öğütlüyordu. Hala bir baltaya sap olma derdindeydim. Nasip hocam, diyordum. Olursa olur olmazsa olmaz. İçten içe hala kurduğum hayallerle alay edilmesinden korkuyordum belki, sebebinden emin olmak imkansız. Tercih zamanı çok zorlanacağıma emindim ama tercihlerimi yapmam 5 dakikadan fazla sürmedi. Puanım tıpa yeterken başka bölüm yazmam imkânsızdı gözümde. Zaten ilgi duyduğum bir hobim yoktu. Okulun PDR hocası sınavdan önce yanına gittiğimde, sınav bittikten sonra da oturup test çözeceğimi çünkü başka bir ilgimin olmadığını iddia etmişti. Deli gibi kızmıştım, çünkü yalan söylemiyordu. Zaten en çok kızdığımız doğrular değil mi hayatta? Yalan çok kızdırmaz beni mesela, çok üzer yalnızca. Kadın haklıydı. Sınavdan sonra bir ay kendime gelemedim. Büyük bir boşluk içindeydim o yaz. Kendimi tatlı yapmaya vermiştim. Her gün hamur karıştırıyordum, karıştırmak pişirmek ortaya bir şeyler koymak rahatlatıyordu beni.

Okul başlayınca geçti tabii. Seçtiğim bölümü de sevmeye başladım. Bir insanı sıkıntılarından kurtarma fikri mucize gibi. Daha çok çalışmak zorundayım ama artık yolun sonunda nereye varacağımı kestirebildiğimden o kadar zoruma gitmiyor. 
Kendimi keşfetmek için daha zamanım var. Yazı yazmaya, senaryo yazmaya ilgi duyduğumu fark ettim mesela. Fotoğraf çekmek de beni çok heyecanlandırıyor. Otobüste, yolda giderken hoşuma giden küçük şeylerin fotoğrafını çekiyorum. Kafamda senaryo yazmaya çalışıyorum. Garip, daha önce tatmadığım bir heyecan veriyor bunlar bana. 
Lisede de vardı muhtemelen ama ben ders çalışmaktan farkına varamadım. Kendimizi bulmamız değil, çözebildiğimiz kadar test çözmemiz isteniyordu çünkü.
Yazma hayalimde ya da fotoğrafçılıkta ilerleme gibi bir niyetim yok. Bir ilgimin olması dahi yeterli benim için. Tıpkı ressam olmak istediğim zamanlardaki gibi güzel hissettiriyor. 
Üstelik hayallerimle dalga geçilmesinden korkmayacak kadar büyüdüm artık.



Pilozof.

27 yorum:

  1. Yazının iyi bitmesine sevindim. Artık büyüdük, hayallerimize karışan eden yok; ama acaba hayal kuruyor muyuz hala? Ben kurmuyorum sanırım. Sağlam hayal kuramıyor olsam gerek, hepsi yıkılıyor. "Biri bize içimizden geldiği gibi yaşamanın diğerlerinin iyi gördüğü şekilde yaşamaktan daha iyi olduğunu anlatmalıydı..." Anlatmalılardı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayallere engel koydukça onlar da bir süre sonra direnmekten vazgeçti bence. Şimdi çağırsak da pek oralı olmuyorlar, haklı olarak. Anlatsalar böyle olmazdı...Yorumun için çok teşekkürler Fidan, zaman ayırıp okuduğun için de.

      Sil
    2. Ben teşekkür ederim. Bu gece yatmadan önce hayal kurmaya çalışacağım. Buna karar verdim yazını okuyunca. Sevgiler.

      Sil
    3. Ben de yorumunu okuduktan sonra iyi bir fikir olduğuna karar verdim :) uyumadan önce ben de deneyeceğim. Çok çok sevgiler.

      Sil
    4. Fidan Güler bende hayaller kurmaya çalışıyordum fakat gerçekler beni rahat bırakmıyordu.Şimdi 17 yaşındayım ama benim için en korkutucu yaş stilidir.Ben okulda ne zaman bir şeyi sorgulasam bana aptal gözüyle bakılırdı ve dışlanırdım ama felsefe hocam beni hayatta tekrar döndüren tek kadın olmuştu.Bazen Sanattan söz edilirdi konu sanırsam bir insan resim yaparken ilham kaynağını nereden alır diye? herkesin cevap stili belliydi tabi ki doğadan fakat bende felsefe hocasına bir soru sordum.Peki hocam bir İnsan resim çizerken ilham kaynağı doğaysa peki tanrı bir şeyi yaratırken nereden ilham aldı diye sorduğumda herkes bana aptalmışım diye baktı ve güldüler fakat hocam gülmedi ve bu sorumu takdir etti.Ama her şey takdir etmekle bitseydi keşke ....

      Sil
  2. ne güzel yazmışsın kalemine sağlık demeli :) küçükken hayallerinle dalga geçmeleri çok kötü ya. travma gibi resmen. bu durumu atlatmana çok sevindim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet travma gibi :) ben çok alay konusu oldum ilkokulda :) şimdi gülümseyerek hatırlıyorum çoğunu..
      teşekkür ederim beğendiğine çok sevindim ve yorumun için çok teşekkür ederim.

      Sil
  3. Büyüdükçe hayal kurma yeteneğimizi kaybediyoruz. Çocukken bazı konuları nasıl ele aldığımı ve ne şekilde düşündüğümü hatırlıyorum. Ne yazık ki artık, o şekilde düşünme ve yorumlama yetimi kaybettim. Pek çok yetişkin gibi... Gene de o zaman zihnimin çarklarının ne şekilde döndüğünü hatırlamak, bugün bile bana büyük keyif veriyor ve motive ediyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısınız gerçekten. O düşünce tarzı bir daha gelmiyor ama hatırlaması bile güzel :) yeniden güzel hayaller kurabilmek dileğiyle..yorumunuz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  4. Doğrusu sınava hazırlanan bir genç bakış acısı ile bakınca düşüncelere dalıyorum. Tıpkı senin gibi yazı yazıyor ve fotoğraf çekmek ile ilgileniyorum. Bunun yanında "Test ÇÖZ" mantığının aksine buna zıt olan bütün boş şeylerle meşgul ediyor yahut etmek istiyorum kendimi. Fakat gerçek şu ki o testleri çözerek sağlam bir gelecek kurulacak. Doğanın kanunu mu desek ne desek? Kısaca.. Yazın güzeldi umarım bende yazacak güzel bir gelecek yaşarım. Teşekkürler paylaşımın için!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki test çözmek bir zorunluluk ama ne için bu kadar çözmek zorunda olduğunu bilmediğin zaman, bunu bir hedef doğrultusunda gerçekleştirmediğin zaman anlamsızca geçiyor o dönem. Umarım istediğin yere yerleşir ve mutlu olursun. Yorumun için ben teşekkür ederim..

      Sil
  5. mutlu sonla bitmesine sevindim açıkçası blog keşif etkinliğindne geldim banada beklerim sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz ben de takibe aldım severek :)

      Sil
  6. Merhabalar :) bloğunuza pembemakyajçantam'ın blog keşif etikinliğinden ulaştım ve takibe aldım. Benim bloğuma da beklerim, sevgiler :)
    bakimliginepig.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoşgeldiniz ben de takibe aldım sevgiler :)

      Sil
  7. Çoook hoş bir konu ve anlatım. Özellikle 'Kendimizi bulmamız değil, çözebildiğimiz kadar test çözmemiz isteniyordu çünkü.' ne kadar dokundu içime anlatamam. Çünkü ben de yıllaaar yıllar sonra yazma tutkusunu keşfetmiş biriyim, zamanında mantıklı olanı yapmam gerektiğinden mütevellit. Çok teşekkürler, keyifle okudum. Sevgiler... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim beğendiğinize sevindim. Ne mutlu size ki bir tutkunuz var ve bunu bulabilmişsiniz..yorumunuz için çok teşekkürler sevgiler :)

      Sil
  8. blog keşif etkinliğinde sizi gördüm. Takipteyim her yerden sizi de beklerim. http://ciziyorumdikiyorum.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  9. ÇOK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ TEBRİKLER :) TAKİPTEYİM BANDA BEKLERİM :) SEVGİLER...

    YanıtlaSil
  10. Bir ara benimde resime baya bir ilgim vardı. Bir gün lisede sınıftayken bir şeyler çiziyordum. Sınıftaki arkadaşlar hemen yanıma gelip dalga geçmişlerdi. O yüzden çok iyi anlayabiliyorum bu durumu. Önceden gizli gizli çizerdim artık ona bile korkuyorum. Aynı şey yazı yazmam İçin de geçerli. Yine lisede derste ayağa kalkıp okuduğum bir betimleme yazımı tıpkı o günkü gibi dalga konusu yapmışlardı. Böyle olaylar olunca iyice içime kapandım. Yazılarımı sakladım hep. Özgüvenim git gide azaldı. Ama bence senin durumun çok daha farklı. Ne için çözdüğünü bilmemene rağmen ne kadar zeki ve çalışkanmışsın ki herkesin yırtınıp da çok az kişinin yapabildiği tıbbı kazanmışsın :) Herkese ne yaparsan yap başarılı olacağını bu hareketinle çok net ortaya koymuşsun bence...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet böyle olaylar gerçekten insanın özgüvenini fena zedeliyor :( senin de yaşamış olmana çok üzüldüm..
      Benim hakkımda böyle düşünmene sevindim ama insan istediği şeyi yapıyorsa başarılıdır bence. Sadece üniversite sınavının bunu belirleyebileceğine inanmıyorum. Karşı durduğum şey buydu :(
      Yorumun için çok teşekkür ederim.

      Sil
  11. haqlısan, uşaqları daha çox istədiklərini yox yaxşı gələcəkləri yəni yaxşı pul qazanacaqları sənətə yönləndirir hamı. universitetə hazırlıq dövrümüz bənzərdir. Mənim də məqsədim yox idi. Hazırlıq illəri, uşaqlığımı xatırladım... Çox düşündürücü yazıdır. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. demek ki her yerde aynı çile var :( ne diyelim inşallah gelecek nesil maksadı olan bir nesil olsun.

      Sil
  12. Ben liseye kadar her sene, her sınıfı başka bir okulda hatta şehirde okudum. Lisedeyken de akıllarını ÖSS'de derece yapma hırsı bürümüş zombilerle paylaştım günlerimi. Hocam ya sizin yüzünüzden okul ortalamam düşer de Tıbbı kaybedersem, hocaaanım bizim oğlanın yanında Syrano diye bir çocuk oturuyormuş, bakın bizim oğlan avukatlığı kazanmak zorunda, lütfen onu yanından alın da kafasını karıştırmasın bla bla bla...

    Millet kafayı yercesine test çözerken ve Sanskritçe öğrenmeye uğraşıyordum, millet trigonometri yardırırken ben ilk hikaye kitabımı yazmıştım bile, o hukuk fakültesine kazanacak olan geleceğin adalet timsalı, benim benim iki yıl sonra kazanacağım bölümün yarısı kadar bir puan bile alamadı, o "hocam niye 100 değil de 99 verdiniz"ciler üniversite de üniversite diye kendilerini yırtarken, ben üçünü de birbirinden çok sevdiğim bölüm arasında sandal sefası yaptım.

    Bu konuda ailemin müthiş yardımı oldu. Ne istediysem destek oldular, asla hayallerime engel olmadılar, ben iki günde bir fikir değiştirsem bile.

    Sonuç, şu yaşa geldim hala bir baltaya sap olamadım, ama en azından üniversite derdi yüzünden 20 yaşında kel kalan, ilk KPSS sınavında istediği puanı alamadığı için intihar eden arkadaşlarımın yaşadığı gereksiz sıkıntıları yaşamadım.

    Ha yaşasaydım da en azından şimdi bir baltaya sap olablise miydim, o da kocaman bir soru :D

    Ayrıca o resim çizenlerle dalga geçenlere ve isterse dünyanın en iyi insanı olsunlar o PDRcilere acccccayip kılım arkadaş, ömrümü yediler, ömrümü!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şahsen bahsettiğin sıkıntıları en üst seviyede çekmiş biri olarak, dönüp baktığımda çekmeseymişim dediğim oluyor benim de :) ama yapacak bir şey yok, yaşanıp bitti gitti...maksat gelecek nesiller bırakmadan ama çok da çekmeden geçirsinler bu dönemi :D (yaşlanmış gibi konuştum bak küçüğüm halbuki daha :) hayat beni bu hale getirdi dermişim :P )

      Sil