9 Kasım 2014 Pazar

Saatin ölçebileceği herhangi bir zaman parçası yok



"Annesinin elinden tutup, metronun camlarından kayan dünyayı izleyen çocuğun kayıtsızlığına sahip olmak istiyorum. Gitmek zorunda olmadığım bir yere, acele etmeden yürümek istiyorum bir gün. Deniz kenarından geçerken, durup manzaranın fotoğrafını çekmek istiyorum mesela. Karşımdaki benimle konuşurken, aklımın uzak bir köşesi yapılmayı bekleyen işlerle meşgul olmak yerine, konuşanı dinlesin istiyorum. Merdivenlerin dibinde, gözleri yerde, flüt çalan çocuğa para verip, halini hatırını soracak kadar zamanım olsun istiyorum."
Deyip duruyorum kendime. Ama bunların hepsinin koca bir bahaneden ibaret olduğunun farkındayım. Eski ben olsa, bir şeyi gerçekten istiyorsa geç kalmaktan korkmazdı çünkü. Kolundaki saate nadiren bakar, hatta kimi zaman varlığını dahi unuturdu.
Bu bahanesine sarıldığım zamanla geçinemiyorum artık.
Saatler birbirini kovalasın istesem, zaman yaşlı bir amcanın adımlarını taklit etmeye başlıyor mesela.
Çok sevdiğim biriyle birlikteyken, benimle dalga geçiyor.
Beni değiştiren kendim miyim, zaman mı emin olamıyorum sonra. 
Değişmek istemiyorum ama zamanı da suçlayamıyorum. 
Onun değil benim hatam olmasından korkuyorum.
Edip Cansever gibi zamandan hepten vazgeçecek kıvama gelmedim ama bu şiir her aklıma geldiğinde ona hak vermeden edemiyorum:
"salondaki büyük saati sattım  
saatin ölçebileceği
her hangi bir zaman parçası yok
gittiği yeri bilmeyen böcekler gibiyim
bir oyuğa, oyulmuş bir yaşama
ne gereği var ki saatin."

Gittiği yeri bilmeyen böcek meselesi var bir de tabii. Gitmek istediğim yeri bildiğimi zannediyorum. En azından gitmeyi umduğum yerler var. Ama şimdi gittiğim yer neresi? Cesaretsizlikten midir artık, umduklarımı emanet edip, bir oyuğa saklanıyorum sanki. 
Bundan dört yıl öncesinde, eski bir deftere "Asıl ilaç umuttur, zaman sadece umudu taşır." yazmışım. Umudun, zamanın ellerinde güvende olacağını sanacak kadar safmışım o vakitler. 
Artık içimde bir yerlerde saklayacağım umudu. Orada güvende olur mu bilmiyorum. Sonuçta insan yaşayarak öğreniyor her şeyi. 
Dört yıl sonra "umudun içimde güvende olacağını sanacak kadar safmışım" demeyecek olmayı da umut edebilirim yalnızca.


Pilozof'tan bir parça.

2 yorum:

  1. Kısa bir aradan sonra yine güzel bir yazı :) Biraz beklettin mi, ne dersin ;) Yine çok beğendim anlatış tarzını. Ama ben dört yıl önce yazdığın o cümleyi çok sevdim. Hiç safmışsın gibi düşünme o yüzden. Bence doğru düşünmüşsün. Zaman bizim için sadece bir araç bence. Ve umut, saklayacağımız bir şey değil aksine bütün dünyanın duvarlarına kazıyacak bir şeyimiz olmalıdır...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten uzun bir ara oldu, yine zamanı bahane edeceğim ama etmeyeyim bence :)
      Okuduğun ve yorumladığın için çok teşekkür ederim. Umut hakkındaki düşüncelerinde çok haklısın ama hayatım boyunca çoğu zaman umutlarımı ortaya dökmeye cesaret edemedim sanırım ben :(
      Bu arada her gün girip bakıyorum, yeni yazını sabırsızlıkla bekliyorum :) Kendine çok iyi bak.

      Sil