21 Mayıs 2015 Perşembe

Senin için döneceğim


Salatalık asmalarının içinde görünmez olmuş, arada sırada bahçe kapısına tedirgin bakışlar atarak, salatalık arıyordu. Ayşe hatun sabah erkenden kalkıp toplamış olacak ki, yeşil yaprakların arasında aradığını bulamıyordu. Toprağın üzerine oturup, sırtını bahçe duvarına yasladı. Gözünün önüne gelen arılardan birini, telaşa kapılmadan kovaladı. Güneş, yüzünü sıcacık okşuyordu. Gözlerini kapattı. El çırpma sesini duyup da korkudan sıçrayıncaya dek uzun zamandır hiç olmadığı kadar huzurluydu. Aniden büyüyen gözleri tanıdık bir yüzle karşı karşıya gelince, kaşlarını çatıp,

"Rüyanda mı gördün? Nereden damladın yine bahçeye sabah sabah?" diye terslendi. Gözlerini yeniden kapattıktan sonra, adamın toprağın üzerine, tam yanına oturduğunu hissetti. Birlikte geçirdikleri yirmi altı yıl, yan yana saatlerce hiç ses etmeden oturabilme özgürlüğünü tanıyordu. Ama o gün, içinden gelen tek şey gevezelik etmekti. Belki de salatalıkları kaçırmasından kaynaklanan hayal kırıklığını bastırma yoluydu bu. Gözlerini açıp, yana döndü.
"Özgürlük nedir sence?" diye sordu, az öncekine göre çok daha sakin bir sesle.
"Özgürlük..." dedi öteki durgunca. Uzunca bir süre, hiç acele etmeden düşündü. "Bir sabah vaktini, yatağında değil toprağın üzerinde geçirebilmektir. Mecbur olduğun için değil, sadece öyle istediğin için."
"Yani biz özgür müyüz şimdi?"
"Burada, yan yana oturduğumuz sürece, evet." 
"Bu senin kendi kanaatin." dedi bacaklarını toplayıp, karnına çekerken. "Ben hiç de özgür hissetmiyorum, can."
"Nedenmiş o, can?"
"Üzerinde özgürüz dediğin toprağa bile bağlıyım da ondan." dedi üzgün bir sesle. Parmaklarını, toprağın üzerinde dolaştırırken, hüzünle iç çekti. "Bırakıp gidemiyorum ve tam olarak sahiplenemiyorum da." 
"Benden mi bahsediyorsun?" dedi merakla. Üstü kapalı konuşulmasından nefret ederdi.
"Ne alakası var?" diye cevap verdi ellerini topraktan çekip, göğsünde birleştirirken. Sinirlenmişti, sebebini anlamıyordu. Öteki omuzlarını silkti.
"Toprak su ister, emek ister, sevgi ve sabır ister." dedi duymazdan gelerek. "Ama hiçbirini yapmadan çekip gidersen de, arkandan sitem etmez. Sana olan bağlılığı azalmaz, ne kadar geç dönersen dön, döndüğünde yeniden başlayabilirsin."
"Ya hiç dönmezsen, o zaman ne olur?"
"Hiç dönmezsen de, üzerinde yeşillik bitmez belki ama yine de yaşamaya devam eder."
Başını kaldırıp baktığında, gülümsediğini gördü. Gözlerinde anlaşılmaz bir ifade vardı. 
"Toprağı seviyorum." dedi parmaklarını tekrar toprağın üzerine bırakırken. Çıplak ayaklarının altında dahi, toprağın ve iri taşların mırıltılarını hissedebiliyordu. "O kadar alıştım ki ona, bırakıp gitmeye korkuyorum. Büyük şehirlerde o kadar az toprak var ki!"
Adamın, nasırlı elleriyle saçlarını dağıttığını hissedince, küçük bir çocuk gibi sinirlenip, başındaki elleri uzaklaştırmaya çalıştı.
"Otuz yaşına geldin." dedi adam gülerek. "Her yıl aynı muhabbet! Git artık gideceksen."
"Üzülmez misin?"
"Neden üzüleyim? Sen yağmursun. Büyüteceğin ve yeşerteceğin onca yer varken, yalnızca benim için yağmanı bekleyemem senden."
Kız, adamın samimiyetle parlayan yüzüne, gizlemeye çalıştığı bir hayranlıkla baktı. 
Gülümsedi.
"Ne iyi adamsın sen, can! İyi ki birlikte büyüdük seninle. Utanmasam, babam iyi ki bırakıp gitmiş beni diyeceğim!"
"Delinin zoruna bak." dedi adam. İltifat aldığı zamanlarda olduğu gibi ne diyeceğini şaşırmış, bocalayarak bakışlarını kaçırmıştı. Cebine sakladığı salatalıklardan iki tane çıkarıp, birini kıza uzattı.
"Ninem sabah ezanında kalkıp toplamış." dedi. "Mutfakta bulacağım diye canım çıktı! Yiyip bitiriyorsunuz, ben ne satacağım diye söyleniyor."
Adamın güneşten parlak yüzüne bakmaya devam etti ve salatalıktan küçük bir ısırık alıp, yeniden gülümsedi. İçi, huzur denilen yaramaz çocuğun ayak sesleriyle doldu.
Bir gün mutlaka döneceğim, diye düşündü.
Senin için döneceğim, can,  benim canım toprağım!

ZY


4 yorum:

  1. Yeşili bırak, artık toprağımız da kalmadı öyle ya. Duvarların arasında kendimizi oyalamak üzere evlere yığdığımız bin çeşit mekanik aletle avutuyoruz kendimizi. Hayali, bahçeli bir ev olmayan insan yok gibi. Önce yıkıyoruz, sonra hayalini kuruyoruz bir ömür. İnsan bu işte. Sıcacık bir öykü. Toprak koktu okurken.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısın insan toprağı özlüyor, hele de bir vakitler toprağın içindeysen. Şehrin betonlarını kabullenmek ne kadar zor..Hikayede aslında toprak, kızın bütün gelecek özlemlerini simgeliyor buna konuştuğu adam da dahil. Özlemin en güzel simgesi bana kalırsa...Teşekkür ederim yorumun için ♡

      Sil
  2. Küçük köyden bozma bir kasabada asmalı-sebzeli bir bahçe içinde geçti çocukluğum, eskiye döndüm birden. Çok tatlıydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tıpkı benim gibi. O günleri çok özlüyorum. Eski günlerin tadını verebildiyse az da olsa, ne mutlu bana.

      Sil