9 Ocak 2016 Cumartesi

Kış ortasında sahil kasabası



İçimde geçmişin tortularını çalı bir süpürgeyle kaldırım kenarlarına süpüren yorgun işçiler var. Suratları hiç gülmez, başlarını kaldırıp yola bakmazlar bir kez olsun.
Yaramaz çocuklar var, bunlar bir kaybolur, bir çıkar ortaya karabatak gibi. Sızlanırlar boyuna, istekleri hiç bitmez, yoktan anlamazlar.
Umut bekçileri var, kolay kolay uyutmazlar; boyuna haykırdıkları, çığlık çığlığa söyledikleri şarkıları hiç susmaz.
İçimde olası ölümler var, senaryolar, üzüntü provaları; vesvese yardakçıları.
Her şeye rağmen en kalabalık olduğum zamanlarda bile kış ortasında bir sahil kasabası gibiyim. Kimse geçmez, kimse bakmaz yüzüne. Yazlıkçılar elini eteğini çekmiş, geriye üç beş hayal bırakmışlardır. Evlerin kapıları kilitlidir sıkı sıkıya, bahçeleri yabani otlar talamış, salıncakların ipleri kopmuştur. 
Elektrik telleri yazın sonundan beri sarkıktır yere değin, karanlığın imzası her yerde geçer. 
Kışın sessizliğine aşık yaşlı bir kadın bırakıp gidememiştir bu kasabayı yalnızca. 
Arkasında kediler dolaşır, her bir kedinin ismi bellidir; Sarman, Tekir, Zeytin...
Nereye gittiğini bilmeden yürür bu kadın. 
Önü açılmış ayakkabılarından su girer, bastonu yosun tutar, rutubetten boyuna öksürür, bacaklarının ağrısını sessizliğe şikayet eder, telefon açar geçmişe, ahizenin öteki ucuna ulaşmayan sitemlerini yutar, biraz ağlar, uyur, erkenden uyanır, sonra yeniden düşer yollara. 
Bu kadın, terk edilmiş bu sahil kasabası ona hüzün getirse de, yaz hiç gelmesin ister. 

z.y.


2 yorum:

  1. Elektrik telleri yerlerde sürünen, peşinden kedilerin dolaştığı yaşlı kadına kadar hepsi gözümün önünde film gibi canlandırdın, anlatımın çok canlı sevgili pilozof, yüreğine sağlık.
    Sevgiler. :)

    YanıtlaSil