10 Nisan 2015 Cuma

Beni nasıl hatırlayacaklar?


Vaktiyle bana hakkını helal etmediğini söyleyen insanla uzun zaman sonra tesadüfen karşılaştığımda, o insanı görmezden gelirim sanıyordum. Üstelik hakkını helal etmeyişinin tek nedeni, benim kendisinden farklı olan yaşam tarzımken...Ama sımsıkı sarıldığında, gözlerim doldu, boğazım düğümlendi. O kadın, benim küçüklüğümü koruyan ikinci annemdi ve inkar etsem de gittiğinden beri, içimde bir yer eksikti. Arkasında duran çocuklara, "Bakın bu benim eski öğrencim." dedi. 
"Çok çok eski." diye düzelttim.
"Kendisi doktor olacak." 

Biliyordum aslında bal gibi. Kadının tavrı, ben hayatımda başkalarınca "takdir edilen" bir yol çizdiğimde değişmişti. Karşısına, bir yol çizememiş, savruk bir insan olarak çıksam, yüzüme bakmayacak; baksa da kendince birkaç laf ettikten yahut eleştirdikten sonra çekip gidecekti. 
Biliyordum aslında. Değer verdiği yalnızca ben olarak "ben" değil, çizdiğim yoldaki "ben"di. 

Bense, kardeşim hastayken ve evde durumlar iyi değilken, okulun bankında tek başıma oturup uzaklara daldığımda, bana kantinden aldığı tüp çikolatayı veren kadın olduğu için değer veriyordum ona. Okula pasta getirip doğum günü kutlayan çocuklara özendiğimi fark edip, benim doğum günümde sınıfa sürpriz pasta getirdiği için seviyordum. Beni yüreklendirdiği için. Destek verdiği için. En çok da, her daim gülümsediği için...

Ben de başkalarının hayatına böyle küçük dokunuşlar yapabilmeyi ve sırf bu küçük dokunuşlarla hatırlanabilmeyi isterdim. Bana baktıklarında 'doktor olacak kız' değil, 'hani zamanında gelip elimizden tutmuştu, iyi kızdı' demelerini...

Velhasılı kelam, okuduğunuz bölüm, kendi insanlığınızın önüne geçebiliyormuş demek...

11 yorum:

  1. Okuduğumuz bölüm, bitirdiğimiz okul, yaptığımız iş, çalıştığımız iş yeri, giydiklerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz... Ne rezil bir hale gelmişiz aslında. Bu anıyı okuyunca daha bir sızladı içim. Bir kendimiz olarak barınamıyoruz hayatta sahiden. Karşımızdakini bir tek olduğu gibi göremiyoruz... Hadi biz neyse de, çocuklarımıza ve onların çocuklarına nasıl bir kültür mirası bırakacağız, düşündükçe ürperiyorum...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bıraktığımız kültür mirası konusunda ciddi şüphelerim var :) neden böyle olduk, ne ara böyle olduk ben de bilmiyorum.

      Sil
  2. Tam da adam olmaya çalışan çocuk zamanımdayım.. Tam LYS zımbırtısı ile uğraşıyorum. Bu postu paylaşmaşsın ya.. Durur mu benim gözyaşlarım akıveriyor işte... Teşekkür ederim. Hep aynı amaç ile hayırla yaşarsın inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. LYS de başarılar dilerim, umarım umduğun bir yere gelirsin sonunda. Ağlama hep gül inşallah. Asıl ben teşekkür ederim (kalpler ve öpücük atan smiley :))

      Sil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Evet maalesef kürkün yediği bir dönemdeyiz.. Sadece ruhu gören kimse yok gibi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen sadece başkaları için değil ben de öyleyim, insanları dışarıdan yargılayarak işin kolayca kaçıyoruz:(

      Sil
  5. Ben en başında şu hak helal etmeme olayını garipsiyorum zaten, başın sıkıştı mı hoooop hemen helal etme. 7 yıllık sevgililer (!) de sonunda helal etmiyorlar emeklerini birbirilerine, zamanında bir keresinde sakız almış olmaktan başka bir şey yapmamış olan adam da helal etmiyor. "İyi aman etmezsen etme" deyince de "yaa işte haktan hukuktan anlamayan adamla daha ne konuşacağım ki zaten" oluyor sonrası... Sonuçta hakkını ilk helal etmeyen kazanıyor.

    Liseye başladığımda mezun olan bir abi vardı, o senenin okul birincisiydi, vay sen doktor olacaksın, aman sen profesör olacaksın, bakın çocuklar bu abiniz şöyle yaptı böyle etti, evet arkadaşlar çok çalıştım, günde şu kadar soru çözdüm, daha da çalışıp şunları bunları olacağım, siz de çalışın da bilmemne ...

    İleriki 3 sene boyunca her dönem sonu bu abinin lafı geçti, hocam o abiye ne oldu diye soruyorduk, her seferinde istediği bölümü ucu ucuna kaçırmış veya tercih etmeye değmeyecek yerleri kazanmış oluyordu. Çok büyük, çok kıymetli biriydi o, merak etmemeliydik, o başarırdı, o herhangi biri değildi, adı yoktu onun, adı okul birincisiydi, Ahmet, Mehmet değildi!!

    Sonuç, ben liseyi bitirip de üniversiteyi kazandığımda bu abimiz daha yeni yeni bir yerleri tutturabiliyordu. Duyduğumuza göre de gayet sıradan, her "normal" öğrencinin kazanabileceği bir bölümden de benden sonra mezun olmuştu.

    Okul zamanlarımda da umurumda olmamıştı bu adamın nereyi kazandığı, ne olacağı, ne olmayacağı, sonra da olmadı. Okul birincisi olması da umurum da olmadı, bir türlü bir yerleri kazanamaması da. Sadece o şişirdikçe şişirenlerin gözünde "bizi rezil etti, o kadar da övdük büyük adamdır bilmemnedir diye, yüzümüzü kara çıkarttı, terbiyesiz..." oldu. Oysa ki kimbilir adamın ne hikayeleri vardı, ne kavgalar vererek okudu da birinci oldu, sonra nasıl hayalkırıklıkları yaşayarak yıllarca bir yeri kazanamadı.

    Bu önemli değil! O okul birincisiydi, en zor dersler içeren en ağır fakülteyi bitirmeliydi ama bunu başaramadı ve bu yüzden lanetlenmeli, hatta haklar helal edilmemeli!

    Üniversite okumayanı çöpçü bile yapmıyorlar diye diye okutmadılar mı bize o okulu, ne insanlığından söz ediyorsunuz siz, insanlık minsanlık falan hak getire artık... :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu çevre beklentisi dediğimiz şey insanın hayatını zehir edebiliyor bazen..o çevre olmasa, başarısız olmaktan bu kadar korkmazdık belki. Çünkü dediğin gibi, herkes sonuca bakıyor kimse o kişinin hikayesini merak etmiyor..öyle bir dünya işte..:/

      Sil
  6. bazen yol yakınken yüklerinden kurtulduğuna sevinmeli insan. ben artık öyle düşünüyorum daha fazla emek ve sevgi vermeden...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karşılığını görmediğinde bazen ağır bir yüke dönüşebiliyor haklısın :(

      Sil